Bir kişinin herhangi bir dileği veya bir ihtiyacı olduğunda, bu kişi elinden gelen her şeyi yapmakla yükümlüdür. Allahu Teâlâ kişiye irade ve düşünme kabiliyeti vermiştir. Kişi, bu yeteneklerini gücünün yettiği son noktaya kadar kullanmak zorundadır. Ancak bütün çabalarına rağmen, Allahu Teâlâ'nın izni olmadan hiçbir şeyin olmayacağını bilerek duayı da ihmal etmemelidir. Sadece çalışarak ve çabalayarak dileğinin gerçekleşmesini beklemek, ruhu olmayan bir cesedi yürütmeye çalışmak gibidir. Sadece dua etmek ise cesedi olmayan bir ruhu yürütmeye çalışmak gibidir. Kişi, elinden gelen her şeyi yaparken duaya da sarılmalı ki, ruh ve ceset bir araya gelsin, maddi ve manevi canlılık ortaya çıksın. Nasıl ki denge için iki ayak gerekli ise duaların kabulü için de hem dil ile yapılan kavli dua hem de kişinin hareketleri ile ortaya koyduğu fiili duanın bir arada olması gereklidir.

Dileği ve haceti olan kişi, öncelikle ayet-i kerimelerde geçen peygamber duaları ile Allahu Teâlâ'ya dua ve niyazda bulunmalıdır. Allahu Teâlâ'nın kuluna olan sonsuz merhametinden dolayıdır ki, kuluna nasıl dua etmesi gerektiğini dahi ayet-i kerimelerle öğretmektedir. Ayet-i kerimelerdeki dua ayetlerini incelersek, duaların tam ve kapsamlı bir şekilde edildiğini görürüz. Eksiksiz ve tam kelimelerle dua etmek isteyen kimse, ayet-i kerimelerde bizlere müjdelenen peygamber dualarını önemsemeli, dileğini ve hacetini bu dualarla Allahu Teâlâ'dan istemelidir.

Kişi dileği ve haceti için Allah Rasulü'nün bizzat ettiği ve sahabelerine, ümmetine tavsiye buyurduğu dualarla da Allahu Teâlâ'ya iltica etmelidir. Unutulmamalıdır ki, ayet-i kerimede "O peygamber ki kendi hevasından konuşmaz." buyurularak Allah Rasulü'nün (s.a.v.) her sözünün hikmet dolu olduğuna işaret edilmiştir. Kulun Allahu Teâlâ'dan dileğini nasıl istemesi gerektiği, herhangi bir korku esnasında Allahu Teâlâ'ya hangi sözlerle sığınması gerektiği, kısaca duanın edepleri ve nasıl edileceği bizzat Allah Rasulü (s.a.v.) aracılığı ile öğretilmiştir.

Dileği ve haceti olan kişi hacet namazı kılıp ardından hacet duaları ederek Allahu Teâlâ'ya dua ve niyazda bulunmalıdır. Zira ayet-i kerimede "Namaz ve sabır ile yardım isteyiniz." buyurulmuştur. Bu ayetten anlaşılacağı üzere kişi dileği ve haceti olduğu zaman namazı ve duayı ihmal etmemelidir.

"Allahumme eslih zate beynina ve ellif beyne gulubina vehdina subule's-selami ve neccina mine'z-zulumati ile'n-nuri ve cennibe'l-fevahişe ve zahera minha ve ma betan. Allahumme barik lena fi esmaina ve ebsarina ve gulubina ve ezvacina ve zürriyatina ve tub aleyna inneke ente't-tevvabu'r-rahim. Ve'c-alna şakirine li ni'ğmetike musnine biha gabiline leha ve etemmeha aleyna." - Taberani, Hakim-

"Allah'ım, aramızı ıslah et, kalplerimizi birleştir ve bizi esenlik yollarına ilet, bizi zulmetten kurtar, nura kavuştur, bizi açık ve gizli bütün kötülüklerden, fenalıklardan uzaklaştır. Allah'ım, kulaklarımız, gözlerimiz, kalplerimiz, eşlerimiz, çocuklarımız ve neslimiz hususunda bize feyz ve bereket ver. Tevbelerimizi kabul eyle, şüphesiz ki Sen tevbeleri kabul eden büyük rahmet sahibisin. Bizleri sayısız nimetlerine şükredenlerden eyle ve nimetini üzerimize tamamla."